27 Temmuz 2015 Pazartesi

RÖNESANSI ATEŞLEYEN ESERLERİN YAZARI & İLK İSLAM FİLOZOFU: FARABİ





870 yılında Maverünnerhir’in küçük bir köyünde doğan bir çocuk, gelecekte, Aristo’dan sonra dünyanın en büyük 2. Üstadı olarak anılacaktı. Felsefe ve Tıp alanlarında keşifler yapacak, müzikteki matematiği keşfederek bugünkü ses mühendisliğinin temellerini atacak kadar ileri gidecekti. 8.-13. Yüzyılları arasında, İslam’ın Altın çağı denilen devirlerde yaşamış, ilk İslam Felsefesini ortaya oymuş bilim adamı ve filozoftur.  Ayrıca, gökbilim, mantık, tıp ve müzikle de yoğun olarak ilgilenmiştir. 9- 10 yaşından itibaren seyyah olarak her ilim şehrine gidecek, ilmini parlatacak, öğrendikleriyle olgunluk çağında adeta göz kamaştıracaktı. Türkçe’nin yanında Farsça, Arapça, Süryanice, Latince bilen büyük âlim, Abū Nasr Muhammad al-Fārāb, daha sık bilinen adıyla Farabi idi.


Babası, bölgenin ünlü bir komutyanı olan Farab’in çocukluğu da oyuncaklarla değil, gerçek kalkan ve savaş aletleri ile geçti. Babasının, Farabi’yi kendi gibi sert bir asker olarak yetiştirmek için gösterdiği tüm gayretler boşa çıkıyor, Farabi her seferinde babasının savaş eğitimlerinden bir yolunu bulup kaçmayı başarıyordu. Asker olmayacağı anlaşılan Farabi’yi ailesi bu kez iyi ilim alsın diye en iyi okullardan birine gönderme kararı aldı. Bu yüzden daha 9-10 yaşındayken, babası, Farabi’yi yanına lalasını da vererek Bağdat’a ilim tahsiline yolladı. Ailesinin tüm varlığına karşın, Bağdat’ta sade ve sakin bir hayat süren Farabi, eğitimi ile birlikte, farklı diller öğrendi. Bilinene göre, Haham’la İbranice, Piskopos’la Yunanca konuşacak kadar öğrendiği dilleri ilerletti ve farklı kültürlerden arkadaşlar edindi. Bu dostlardan biri, ona, Aristo’nun Yunanca Külliyatını hediye etti. Evine kapanıp, aylarca bu kitabı inceleyen Farabi, İslam’da da böyle bir yaklaşıma ihtiyaç olduğuna karar verdi.

Harran’a geçen Farabi, Aristo üzerine çalışmalarına başladı. Buna öylesine odaklanmıştır ki rivayetlere göre, bir dönem rüyalarında bile Aristoyu gördüğü biliniyor. Eğitimini tamamladıktan sonra Bağdat’a geri dönen Farabi, atık 40 yaşında olgun bir ilim insanı olmuştur. Bağdat’tayken, gizli gizli tenha ormanlık alanlarda ya da mağaralarda tek başına notlar alıyor ve bu notları sarıp toprağa gömüyordu. 5 yıl sonra artık zamanının geldiğini düşündüğü bir anda, tüm birikimini gömdüğü yerden çıkardı ve insanlarla paylaşmaya başladı.

Farabi ilk kez İslam Felsefesini ortaya koyan kişidir. O’na göre akıl Allah’ın özünden gelir ve ahlakın temeli bilgidir. Bu yaklaşım ile Farabi temel olarak tasavvuf anlayışının önünü açan kişi oldu.

Tekrar seyahate çıkan Farabi bu kez Halep’e gitti. Handani Emiri’nı kendi yaptığı kanunu çalarak gözlerinden yaş gelmesine sebep olduğu bilinen en ünlü anılarındandır. Çeşitli kaynaklarda onun ud çalmada çok becerikli olduğu belirtilir. Sesin ahengini matematik hesaplarla da ölçerek müzisyen kimliğinin yanında bir enstrüman tasarımcısı ve ses uzmanı olduğunu da söylemek mümkün. Tıp ve insan anatomisi ile ilgilendi, ölmüş askerlerin bedenlerini kesip inceledi. Ayrıca, pek çok şifalı bitkinin kullanım şekli ve dozu hakkında çalışarak bunlar hakkında küçük notlar aldı ve aslında ilk ilkel prospektüs uygulamasını yapmış oldu.

100’ün üstünde eseri olan Farabi’nin en bilinen yapıtlarından biri “İlimlerin Sayımı” eseri, İslam düşünce tarihinde kendi türündeki ilk teşebbüstür. Bu eser, Rönesans hareketlerinde başta Roger Bacon  olmak üzere pek çok aydın kişinin aydınlanma çağını başlatırken ilham aldığı eserlerden biri olacaktır.

Şöyle bir özetlersek, Farabi, İslam âleminin ilk filozofu ve ilk ansiklopedi yazarıydı. Ortaçağ İslam felsefesinin kurucularından ve tasavvufun önünü açan âlimlerin ilklerindendi. Arapçaya felsefe dili olma özelliğini kazandıran ve Rönesans’ın ateşini yakan eserler veren bir vizyonerdi. Ömründe seferiliği hiç bırakmayan Farabi, ömrünü Şam’da 80 yaşında tamamlayacak ve ardından pek çoğu onun için “Bu cihanın peşin açan, çabuk solan goncası” diyecekti.



KURUMSAL İLETİŞİM




20 Temmuz 2015 Pazartesi

ARTIK ADRES DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ TEK BİR TALEP İLE TÜM DOSYALAR İÇİN YAPILABİLECEK


18 Ocak 2015 tarihinde yayınlanan Yönetmelik değişiklikleri uyarınca, adres değişikliği işlemlerinde başvuru veya hak sahibi ya da vekilleri tarafından tek bir talep yapılması üzerine ücretsiz olarak, ilgili Sicilde başvuru veya hak sahibi adına kayıtlı tüm dosyalar için adres değişikliği işlemi yapılmaktadır. 

08 Haziran 2015 tarihinden itibaren, adres değişikliğinin Sicile kayıt edilmesinin ardından söz konusu işleme ait yazılı bildirim yapılmayacaktır. Adres değişikliği talebine ilişkin Enstitü nezdinde yapılan işlemler online sistem üzerinden takip edilebilir.




KURUMSAL İLETİŞİM


13 Temmuz 2015 Pazartesi

İTALYA'NIN TUTKUSU, LOGOSUNU CİLALATTI: ALFA ROMEO



1910’ da  İtalya’nın Milano şehrinde aristokrat bir aile tarafından kurulan dev İtalya araba üreticisi ALFA (Anonima Lombarda Fabbrica Automobili, English: Lombard Automobile Factory, Public Company), firma zor duruma düşüp, Mühendis Nicola Romeo tarafından satın alınınca, Nicola soyadını markaya vermiş, ve ALFA bugünkü ismi ALFA ROEMO’ya kavuşmuş. ROMEO, 1911 yılından bu yana araba yarışlarında gözlerin aradığı bir marka. 1932 ve 1986 yılları arasında İtalyan bir firmaya ait olan marka, daha sonra FIAT ailesine katıldı.  Özellikle 1960’lı yıllarda Avrupa’da oldukça tanınırlık sağlamış ve ardından marka değeri yıl yıl artmıştır.


Yeni logosunu, Gulia markası ile tanıtan Alfa Romeo’nun, logo değişimde minimalizmin öne çıktığını ve bu doğrultuda logoda sadeleşmeye gidildiğini söyleyebiliriz. Bunun bir sonucu olarak amblemde öne çıkan yılan figürü artık daha büyük ve haç ile aralarındaki ayrım çizgisi de kaldırılmış. Ayrıca marka, artık altın renklerini değil gümüş tonlarını benimsiyor. Renoult ve Mini’den sonra, Alfa Romeo’da, markasını güncel tutmayı başarıyor ve  logosunun üzerindeki tozları alarak rötuşlanan markalar arasına katılıyor.

Alfa Romeo'nun yeni logosunu ilk kez kullandığı Giulia'nın tanıtım lansman videosunu  aşağıda izleyebilirsiniz:






KURUMSAL İLETİŞİM


6 Temmuz 2015 Pazartesi

CERRAHİ’DE GELECEK MİDYELERLE İYİLEŞECEK


CERRAHİ’DE GELECEK MİDYELERLE İYİLEŞECEK

Midyelerden ilham alan cerrahi yapışkan kanamayı sadece 60 saniyede durduruyor! Midyelerin, güçlü akıntılarda bile, bulundukları bölgede zemine ya da her türlü bitki ya da kayaya çok güçlü bir şekilde tutunması ve bu şekilde günler, haftalar hatta aylarca sabit kalabilmesi bilim insanlarının sürekli ilgisini çeken bir konu olmuştur. Koreli bilim insanları, midyenin bulunduğu yere sabitlenmesini sağlayan bu muhteşem doğal yapıştırıcıyı incelemeye alarak, laboratuar şartlarında bir muadilini üretmeyi başardılar! Üstelik elde ettikleri bu doğadan ilham alan mucizevi yapışkan, aynı işi gören diğer cerrahi yapışkanlara göre çok daha ucuz, dayanıklı ve rakiplerinden çok daha az yara izi bırakıyor.

Ameliyatlarda, tıp üstadlarının iyi bileceği üzere, doku parçalarını birleştirmek için güncel olarak en sık kullanılan yönetemler dikiş ve zımbadır.  Fakat bu teknikler, her cerrahi müdahale için uygun olmayabiliyor. Özellikle daha hassas doku ve organlarda yapılan müdahalelerde, bölge hassasiyetini karşılayamayabiliyorlar. İşte bu geri bildirimler, araştırmanın temelini oluşturmuş  ve  Pohang Üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Bölümündeki ekip, ıslak ortamda dokuları yapıştırabilecek kadar güçlü ve aynı zamanda yopun kimyasal reksiyon yaratmayacak bir çözüm araştırmaya başlamışlar.

Aslında midyeleri azgın okyanus dalgalarına dayanıklı kılan ve onları kayalara adeta mıhlayan kendi doğal salgıları, 2009 yılında North Carolina Eyalet üniversitesi tarafından yapay yapışkan üretmek amacıyla inkjet yazıcı teknolojilerini geliştirmek amaçlı olarak çalışılmıştı. Bunun yanı sıra MIT’de suya dayanıklı yapışkan üretmek için yine aynı yerden ilham almıştı.

Pohang Üniversitesindeki araştırmacılar ise projeye aslında biraz farklı bir açıdan yaklaşarak bu başarılı sonuca ulaşmışlardır. Önce yusufçuk böceğinin kanatlarında ve böcek epidermlerinde bulunan tiroksin adı verilen özel aminoasitlerden ilham almışlar ve dayanımı daha yüksek bir bileşen elde etmişlerdir. Malzemenin görünür ışıkla dayanımı ve yapışkanlığı artmaktadır.  Ekip araştırmalarına devam ederken, midyelerde, bu yeni dayanımı yüksek bileşimin yapıtaşı olarak kullandıkları tiroksin maddesinden bol bol bulunduğu keşfediyorlar.  Işık aktivasyonlu midye protein kaynaklı yapıştırıcı, yani LAMBA ( Light Activated, Mussel Protein Based Adhensive.)’nın mevcut yapıştırıcılardan çok dha iyi olduğu ve ten temasında daha az tepkimeye yol açtığı belirtiliyor. Hayvanlarda yapılan testlerde, kanayan yaranın 60 saniyeden bile az sürede kapandığı ve yara izi ya da kızarıklıklarının gözlenmediği belirtiliyor.

Bu araştırma BİOMATERIALS dergisinde yayınlanmıştır. :





KURUMSAL İLETİŞİM